İnkâr ve Alay Etme: Yeni Bilginin Karşısındaki Psikodinamik ve Kolektif Direnç

Epistemik Direnç, Ontolojik Güvensizlik ve Mizahın Savunma İşlevi 

Eylül ayında APSS çatısı altında gerçekleştirdiğimiz buluşmada, “bilgiyle karşılaşınca alay etme ve inkâr etme” meselesini disiplinlerarası bir perspektifle ele aldık. Katılımcılar arasında şema terapistleri, CBT uygulayıcıları, Lacancı düşünürler, tasavvuf ehli ve felsefeciler vardı. Tartışma, hem kadim metinlerden hem de çağdaş psikoloji literatüründen beslenerek şu temel soruya odaklandı: 

Yeni bir bilgiyle karşılaşınca neden inkâr ve alay ederiz? 

Yeni bir bilgiyle karşılaşma psikodinamik bir sarsıntı yaratabilir. Bilgi, bireyin mevcut anlam sistemini tehdit ettiğinde, psikolojik bir savunma mekanizması devreye girer: inkâr. Bu, bireyin kendini korumak için kullandığı doğal bir bariyerdir. Jonathan Scholl, inkârı “kişinin kendisiyle yüzleşmesini erteleyen koruyucu bir duvar” olarak tanımlar (Godman, 2023). Özellikle travmatik veya kimlik sarsıcı bilgiler karşısında bu savunma daha belirgin hale gelir. 

Roy Baumeister ve Costa (2017), inkârın tek bir mekanizma değil, “rationalization”, “minimization” ve “disavowal” gibi alt savunmalarla birlikte işleyen bir savunma sınıfı olduğunu belirtir. Bu, bireyin psikolojik bütünlüğünü koruma çabasının çok katmanlı doğasını gösterir. 

CBT’ye göre bireyler dünyayı belirli şemalarla algılar ve bu semalarin bilişsel parcalari da vardir. Yeni bilgi bu şemalarla çeliştiğinde “cognitive dissonance” (bilişsel uyumsuzluk) yaşanır. Bu uyumsuzluk, bireyin mevcut inanç sistemini korumak için inkârı tetikleyebilir. İnkâr burada bir tür “psikolojik bağışıklık sistemi”dir, alay ise bu sistemin dışavurumcu yüzüdür. 

Şema terapisi, bedeni bir bilgi alanı olarak görür. Yeni bilgi sadece zihinsel değil, bedensel bir rezonans yaratır. Eğer beden bu rezonansa hazır değilse, alay ve inkâr bir tür “bedensel kapanma” olarak tezahür eder. Bilgiye açıklık, sadece zihinsel değil, bedensel bir hazırlık gerektirir. 

Konuya ontolojik güvensizlik ve varoluşsal mizah acisindan bakacak olursak da Heidegger’in “varlık kaygısı” kavramı burada anlam kazanır. Yeni bilgi, bireyin varoluşsal zeminiyle çeliştiğinde, inkâr bir tür ontolojik savunmadır. Lacan’ın “le réel” kavramı ise bilginin sembolik düzeni bozduğu noktayı işaret eder. Alay, bu bozulma ile baş etmek için kullanılan ironik bir savunmadır. Mizah burada bir kaçınma ve kalkan görevi görür. 

Yeni bilginin inkari ve alay ile muamelesi her zaman bilginin kiside yarattigi reaksiyon ile ilgili olmayabilir. Kimi düşünürler bilginin bir vakti olduguna inanir. Mesela Gazâlî “Bilgi, kalbin kabı dolmadan içine akmaz” der. Bu bilginin sadece zihinsel değil, varoluşsal bir süreç olduğunu hatırlatır. İbn Arabî ise “Hakikat, gözle değil, hal ile görülür” diyerek bilginin içsel hazırlıkla ilişkisini vurgular. Alay ve inkâr, bazen bilginin henüz “vaktinin gelmemesi”dir. Bu, epistemolojik bir tevazu önerir: Herkes her şeyi aynı anda içselleştiremez. 

Kuran-i Kerimdeki En’âm Suresi’nin dördüncü ve besinci ayetinde söyle der: 

“Rablerinin âyetlerinden onlara bir âyet gelmeye görsün, ondan ille de yüz çevirirler. Gerçekten onlar, kendilerine hak geldiğinde onu yalanlamışlardır. Fakat onlara alay ettikleri şeyin haberleri ileride gelecektir!”(Kur’an, En’âm 6:4–5). 

 Bu ayetlerde yer alan inkâr ve alay biçimleri ile psikodinamik epistemik direnç arasında hem yapısal benzerlikler hem de bağlamsal farklar bulunur. Teolojik bağlamda inkâr, kolektif bir savunma biçimi olarak ortaya çıkar; toplum, statükoyu korumak ve ilahi mesajın dönüştürücü etkisini engellemek için alay ve küçümseme stratejileri geliştirir. Bu, sosyal psikolojide “ridicule as social control” olarak tanımlanan normatif savunma mekanizmasıyla örtüşür (Billig, 2005). Teolojik inkârda sıklıkla gözlemlenen kibir (istikbar) ve haset (hased) gibi duygular,  psikolojik düzeyde de direnç mekanizmalarını besleyen temel dinamiklerdir. En’âm Suresi’nde inkâr edenlerin alaycı tutumları, çoğu zaman kendilerini üstün görme ve mesajı getiren kişiyi küçümseme biçiminde tezahür eder. Bu duygular psikodinamik inkârda da benzer şekilde işler: birey, kendini tehdit altında hissettiğinde, kibirli bir duruşla bilgiyi küçümseyebilir veya hasetle bilginin kaynağını itibarsızlaştırabilir. Bu, modern psikolojide “approach-oriented arrogance” olarak tanımlanan, kişinin kendini üstün görerek karşıt bilgiyi değersizleştirme eğilimiyle örtüşür (Xu & Gong, 2025). 

Haset ise, bireyin başkasının sahip olduğu bilgi, statü veya içgörüye karşı duyduğu kıskançlıkla tetiklenen bir direnç biçimidir. Sara Protasi’nin “The Philosophy of Envy” adlı çalışmasında, hasedin sadece ahlaki değil, aynı zamanda bilişsel bir savunma biçimi olduğu; bireyin kendini yetersiz hissettiği durumlarda bilgiye karşı direnç geliştirdiği gösterilmiştir (Protasi, 2021). Böylece inkâr, sadece bilişsel değil, aynı zamanda duygusal ve motivasyonel bir savunma haline gelir. 

 

Hem psikodinamik inkarda hem de teolojik inkarda alay, bilginin tehdit edici doğasına karşı geliştirilen bir mesafe yaratma stratejisidir; ancak En’âm’daki inkâr daha çok sosyolojik ve ideolojik düzeyde işlerken, psikodinamik direnç bireysel ve içsel bir savunma olarak tezahür eder. Epistemik direnç yalnızca bireysel bir savunma değil; aynı zamanda bilişsel, duygusal, kimlik temelli, motivasyonel ve kurumsal düzeylerde işleyen çok katmanlı bir olgudur. Aşağıda direncin bu çok boyutlu anatomisini boyutları özetliyoruz: 

Direnç Türü  Açıklama 
Psikodinamik  Tehdit edici bilgiye karşı inkâr, rasyonalizasyon, minimizasyon 
Bilişsel  Doğrulama yanlılığı, bilgi işleme önyargıları 
Duygusal  Korku, öfke, utanç gibi duygularla tetiklenen kaçınma 
Kimlik Temelli  Sosyal/kültürel kimliği tehdit eden bilginin reddi 
Motivasyonel  Bilgiyi kabul etmenin getireceği davranışsal yükten kaçınma 
Epistemik Alçakgönüllülük Eksikliği  Bilgi sınırlarını tanımama, aşırı güven, meta-körlük 
Kurumsal/Yapısal  Bilgiye erişim ve üretimi engelleyen sistemsel faktörler 

Bu modelde, hem En’âm Suresi’ndeki kolektif inkâr biçimlerini hem de modern psikolojideki bireysel savunma mekanizmalarını aynı çerçevede okuyabiliriz 

Günlük Hayatta Dirençle Karşılaşınca nasıl Farkına varabilirim? 

Yeni bir bilgiyle karşılaştığınızı düşünün. Örneğin bir arkadaşınızın size “senin davranışların başkalarını incitebilir” demesi, ya da bir haberin sizin değer sisteminizle çelişmesi, zihninizde hemen bir savunma devreye sokabilir: “Bu doğru olamaz”, “O beni yanlış anladı”, “Abartıyor.” Bu tepkiler, epistemik direnç ve psikodinamik savunmaların gündelik tezahürleridir. 

 Bu tür dirençleri fark etmek ve dönüştürmek için önerilen araçlardan biri, Epistemik Günlük (Epistemic Journal) tutmaktır. Bu günlük, bireyin bilgiyle karşılaşma anlarını, verdiği ilk tepkileri ve bu tepkilerin altında yatan savunma mekanizmalarını gözlemlemesini sağlar. 

Her gün şu üç soruyu yazın: 

  1. Bugün hangi yeni bilgiyle karşılaştım? 
  1. İlk tepkim neydi (inkâr, küçümseme, alay, kaçınma)? 
  1. Bu tepki hangi duyguyu koruyordu (kaygı, utanç, öfke, belirsizlik)? 

Bu uygulama, bireyin epistemik alçakgönüllülük geliştirmesine ve kendi bilişsel/duygusal savunmalarını tanımasına yardımcı olur (Hoyle et al., 2016; Porter & Schumann, 2018). 

 Ayrıca, entelektüel alçakgönüllülük üzerine yapılan çalışmalar, bireyin kendi bilgi sınırlarını kabul etmesinin, hem öğrenme motivasyonunu hem de kişilerarası ilişkilerde empatiyi artırdığını göstermektedir (Krumrei-Mancuso & Rouse, 2016). 

 

Yazar: Beyza Aydin Msc. in Clinical Psychology 

 

 

Kaynakça 

 

Membership Apss

Join our community to connect with professionals in spiritual psychology, access exclusive events, and participate in collaborative initiatives.

Our Books

Psychologische Dynamiken aus der Sure Yàsin

Subjektive Gerechtigkeit und Gruppendynamik

Interdisciplinary Qur’ān Analysis II: Sūrat al-Falaq & Sūrat al‑Nās

Time to press play. Heard our podcast?